TÜRKİYE’DE EKONOMİ, ESNAF-KÖYLÜ

IMG_20180825_135817.png

 

Son günlerde bizi çileden çıkaran bir ekonomik savaş içerisindeyiz. Lakin halkımız doların çalışma ve işleme prensibini tam olarak bilmediğinden vakaları

Şöyle ki, herhangi bir para birimini herhangi bir miktarda basmak istiyorsanız bastığınız değer kadar altınınız olmalıdır.Yani eğer 100 TL basmak istiyorsanız merkez bankamıza 100 TL kadar altın olmalıdır.Dolar ise bu kuralın işlemediği tek istisnadır.Yani sanal bir PARADIR.ABD düğmeye basıp istediği kadar dolar basabilir.Bundandır ki ülkenizin ekonomi ve istikrarını dolar üzerinde çok büyük bir etkisi yoktur.İstedikleri zaman doları pahalılandırır istedikleri zaman ucuzlatırlar.Bu Yahudi-Hristyan ortaklığının dünyaya en büyük darbelerindendir.
Altının pahalılığının ise dövizle alakalı olmakla birlikte temelde 3 nedeni vardır.Birincisi yüzyıllardır altın çıkarıldığından madenlerin azalması.İkincisi dünya nüfusunun aşırı artmasıyla altın ihtiyacının da artması.Üçüncüsü ise altın asıl değer olduğundan enflasyon,kriz,savaş gibi durumlara karşı Çin,AB,Rusya,Japonya,İngiltere gibi büyük ülkelerin, kuruluşların ve uluslar arası şirketlerin altın stoklamasıyla piyasadaki altının azalması.Bunları düşünmez isek döviz ve altının dünya çapında düzenli olmasının yollarından biride ülkelerde değil tüm dünyada istikrarın sağlanmasıdır lakin şuan her tarafta kıtlık,savaş,çatışma,terör,mafya gibi durumlar var.Ükkemizin başta bunlara karşı tedbir alması gerekirse başta Erbakan Hocanın dediği gibi ya toplu olarak İslam dinarına geçilmesi yada milli paralarla alışveriş yapılması gerekir.Bunun yanında sanayinin güçlendirilmesi,acil durumlar için projeler hazırlanması,her zaman stokta altın bulundurulması,maden arama işlerinin hızlandırılması,üretimin arttırılması hammaddenin yeterliliğinin sağlanması, yenilenebilir enerji kaynaklarının arttırılması,geri dönüşüm gibi faktörler de önemlidir.
En önemli adımların da tedbir,tasarruf ve geridönüşüm konusunda atılması gerekir.Bunun için ise başına yeminli yöneticilerin geçeceği ‘Türkiye Tetkik Tedbir Ve Tasarruf Kurumu’nun kurulması iyi olacaktır.
Başka bir sorun ise halkımızın batı hayranlığıdır.Batı filmleri,gıdaları, markaları ve kültürü… Biz Batı ürünleri kullandıkça onları zenginleştiriyor,kendimizi fakirleştiriyoruz.Oysa işçi,çiftçi,köylü ve esnaf kazansın istiyorsak yerli malı kullanmalı,teşvik etmeli ve çocuklarımızı bu minval üzre yetiştirmeliyiz.
Sürekli fakirleşmemizin en önemli sebeplerinden biri de terör örgütleridir.Onlar bizi sürekli vurduğundan can ve mal kaybına uğruyoruz.Ayrıca mafya, karaborsa ve kaçakçılık işleri de ekonomimize büyük darbe vurmaktadır.Diğer bir darbeyi de moda sektöründen yiyoruz.Bir telefon alıyorsunuz bir ay sonra yenisi çıkıyor.Kimi insan bir giydiğini bir daha giymiyor.Böyle böyle kapitalizm ve emperyalizmin oyununa gelerek paramızı boşa harcıyoruz.İstanbul problemini de unutmayalım.Bir memleketin nüfusunun neredeyse yarısı bir şehre toplanırsa tabiki problemler çıkar,üretim azalır,tüketim artar,altyapı ve esnaf yetersiz kalır.Başka bir neden ise hızlı ve rahat para kazanma hırsıdır.Böylece insanlar çiftlibank olayındaki gibi sahtekarlara para kaptırıyor.Bunlarla açil ve etkili bir şekilde mücadele edilmelidir.
Birde fakirleşmemizin sosyal ve uhrevi taraflarına bakalım.Öncelikle zenginlerin zekat,fitre ve kurban ibadetlerini yerine getirmemesi, esnafın işine hile karıştırması,tüccarın haramla uğraşması,memurun rüşvet bataklığına düşmesi,işçinin şükürsüz,kadının geçimsiz,insanların bilinçsiz,çocukların şımarık olması fakiri daha fakir yapıyor zenginin de malının bereketini kaçırıyor.

İslama göre akrabaya,komşuya,arkadaşa,köylüye destek olmak gerekir.Lakin çağımızda kimse kimseye yardım etmediğinden bütün yük devlete yükleniyor devlet de yetersiz kalıyor.

Bir de esnafı bitiren şu market olayına bir değinelim.Hepimiz herşeyi marketlerden almaya başladık.Oysa bu apaçık bir vefasızlıktır.Market yokken esnaf vardı.Ve esnaf bizim komşumuz,dostumuz,akrabamızdı…Acil bir durumda yardımımıza koşar.Düğün yahut cenazemize katılır.Paramız çıkışmadığında veresiye yazardı.Fakat bunu marketler yapmaz.Bu yüzden özel,toptan veya indirim durumları yoksa marketten değil esnaftan alışveriş edelim ve memleketimizin orta direğini ayakta tutalım.
Gelelim çiftçi ve köylüye.Bu konuya giriş yapmadan önce belirtmeliyim ki medeniyet tarımla başlar ve bir ülke ne kadar gelişirse gelişsin tarım ve hayvancılığa muhtaçtır.Bundandır ki gerek devlet gerek millet olarak köy ve köylüye daha çok değer vermeli, tohumumuza ve kültürümüze sahip çıkmalıyız.Öncelikle devletin desteğiyle ‘Türkiye Köy ve Köylüler Federasyonu’ kurulmalı ve her ilde bir Şubesi bulunmalıdır.Ayrıca köyde yaşayan gerçek fakirler tespit edilmeli bunlara köyde yaşadıkları sürece elektrik ve su gibi faturalarda birkaç liralık indirime gidilmeli,yardımlarda öncelik tanınmalı,sağlık ve eğitim konularında destek okunmalıdır.İkincisi devlet o köye birşey yaptıracağı zaman olabildiğince dışarıdan işçi getirilmemeli o köyden parasıyla işçiler tutmalıdır.köylerde yaşayan Suriyelilere aylık maaş veriyorsa çalışmasına izin vermemeli,çalışmasına izin veriyorsa devletten aldığı aylık maaşı kesmelidir ki köylü açıkta kalmasın.Üçüncüsü çiftçilik ve hayvancılık yapanlara kredi ve hibe verilirken çok iyi denetlenmelidir.Ben öyle insanlar tanıyorum ki çiftlik kuracağım diye para alıyor altına yeni araba çekiyor müfettişlere de hayvanlar öldü cesedi Fırat’a attık diyor.Dördüncüsü ise çiftçi ucuza satıyor halk pahalıya alıyor.Hep aradakiler kazanıyor.Devletin bunu engellemesi lazım.
Halk olarak ise köylüyü hor görmemeli, köyümüze ve köylümüz sahip çıkmalı en azından manen destek olmalıyız.Çünkü köy kavramı önemlidir.Senin köylü hem dindaşın hem ırkdaşın hemde hemşehrindir.Aralarında akraba, komşu,dos ve arkadaşların,meslektaşların ve davadaşların vardır.
Bunlardan öte köylüye de bazı görevler düşer.Azimli,çalışkan,kanaatkar olmalı, bencillik,cimrilik, hırs ve israfa düşmemelidir.Köyünü korumalı ve yürekten sevmelidir.Köyde de yapılacak birçok iş vardır.Çiftçilik,hayvancılık,ormacılık,odunculuk,madencilik,nakbantlık,inşaatçılık ve işçilik…
Ama yok herkes rahat peşinde.Herkes şehirlere göçsün.Azmetmesin,ümid etmesin,sabretmesin,şükretmesin,tefekkür etmesin oturduğu yerden para kazansın ekonomi düzelsin olur mu hiç öyle şey! Bundan ötürüdür ki kendimize çekidüzen vermeli,başkalarını da düşünmeli,her işe Besmele ile başlamalıyız.
Vatanınızı seviyorsanız birşeyler yapın.Yok eğer sevmeyecek kadar aşağılıksanız en azından kendinizi,cebinizi,çocuklarınızın geleceğini ve sağlığınızı düşünün dolar/euronuzu bozdurun, Amerikan ve İsrail mallarını boykot edin.Şu üç şeyi ise asla elden bırakmayın; tedbir, tasarruf ve ahlak. Selam ve dua ile…

MUHAMMET BARAN ASLAN,2018,BİRECİK

Sizce Biz İnsan mıyız?

Konumuz insaniyet. Biliyorum hepimiz çok uzağız bu kavrama özellikle benim neslim ‘insanlık mı o da ne?’ diyebilecek kadar berbat bir durumda. Siz bu yazıyı okuyunca hemen ‘doğru insanlar hep böyle’ diyip karşınızdakini eleştirmeye başlayacaksınız ve böyle yaptıkça ya yalnız kalmaya ya da sahte arkadaşlıklara mahkum olacaksınız çünkü biz insanoğluyuz. Lakin ben bile bunu yazarken kendimi düşünerek ve eleştirerek yazıyorum. Peki neden okurken bunu yapamıyoruz?
Her neyse konumuza dönelim. Düşünün ki bu dünyaya binlerce hediye ile geliyorsunuz; gören gözler, duyan kulaklar,tadan bir dil, nefes alabildiğimiz burun, mutlu olabileceğimiz bir aile… Yahut yaradılıştan gelen bir his, idrak, şuur, ruh ve şeref. Peki bunlar karşılığında ne verdik. El-cevap; hiçbir şey !
Bizden sadece insan olmamız istendi. Biz bunu bile beceremedik. Bir varlığın kendisi olamaması nasıl bir gaflettir bilir misiniz? Hayır bilemezsiniz çünkü biz insan oğluyuz. Gözlerimizin önünde dul kalır kadınlar, çocuklar bizim yüzümüzden öksüz ve yetimdir, bizdendir isimsiz kahramanların mezarsız ve kefensiz kalışı, dünyanın yanışı, gözün ağlayışı, havsalanın almayışı bizdendir. Bazen düşünüyorum dünyada ki en zalim varlıklar bizleriz. Tecavüz olur izleriz, kaza olur izleriz, savaş olur izleriz…Bize değmediği sürece her şeyi dört ayaklı varlıklar(!) gibi izleriz. Kimseye bir faydamız yoktur. Hayatta gayesiz, dünyada manasız yaşar gideriz. Lafa geldi mi biz her şeyiz. Çıkar oldu mu işin ucunda kimsenin kuyruğundan düşmeyiz. Bize ihtiyaç oldu mu yardım etmeyiz. Kaz gelecek yerden tavuğu dahi esirgeriz. Çocuğa değerde cüce, dünyaya zarar da yüceyiz. Çünkü biz insanoğluyuz.
Çok sordum herkese ‘biz insan mıyız ‘ diye. Eğer insan isek bu vahşet niye?Paran yoksa, gücün yoksa insanların gözünde bir değerin yoktur. Bilemiyorum belki bu halimiz çocukken yaşadığımız acılar ve burukluklardan kaynaklanıyordur. Yahut ailemizin bize adab-ı muaşeret kurallarını öğretmemesinden ve Allah korkusu, insan sevgisi aşılamamasındandır. Lakin akıllanma zamanı gelmedi mi? Kendi hırs ve kinimizde boğulmamız yakın gibi görünüyor. Böyle giderse sizde çocuklarınıza ve torunlarınıza yaşanmaz bir dünya bırakacaksınız. Ve çektiğimiz sıkıntıları tüm neslimiz çekecek. Belki de bu durumumuz hayatımızda iyi kelimelere yer vermeyişimizdendir. Belki de iyi ve mutlu olmak istiyorsak iyi kelimelerle yaşamamız gerekmektedir.
Her neyse… Bazen insan olmayı dahi hak etmediğimizi düşünüyorum. Ve biliyorum ki buraya satırlar değil sayfalar dolusu yazsam yine de umrunuzda olmayacak. Siz en iyisi ahreti bile düşünmeden yakıp yıkmaya devam edin zira gönlünüze ulaşamıyorum. Bazen hevesi kaçıyor insanın dünyadan. Geçen yazımda da belirttiğim gibi bu dünyada en zor iş inan olmaktır! Selam olsun insanca ölebilenlere…

image-8-225x300

 

Herkes Herşeyi Biliyor

Bugün bu yazımızda bizden bahsedeceğiz.Toplum olarak çok değişik hareketlerimiz var.Bunların başında ise hepimizin her şeyi bilmesi geliyor.Biz her şeye karışırız.En zeki,en haklı,en yetenekli her zaman bizidir.Her şeye karşı çıkar mantık ve ilme yabancı olduğumuzdan üste çıkmak için bağırır hatta şiddet uygularız.Çünkü biz insan oğluyuz.Dini en iyi alimlerden,tarihi en tecrübeli profesörlerden,ekonomiyi ehlinden,eğitimi muallimlerden,sporu ödüllü millilerden,sanatı hakiki sanatkarlardan,tıbbı uzman hekimlerden,felsefeyi filozoflardan daha iyi biliriz.Her şeyin; sanatın,sporun,siyasetin,sinemanın,ahlakın en uzman eleştirmeni biziz.
Lakin nasıl oluyorsa bunları kendi hayatımızda uygulayamıyoruz.Ahlaklı evlatlar yetiştiremiyoruz,okulu bitiremiyoruz,kendi kendimize yetemiyoruz,dinimizi öğrenemiyoruz ,ardımızdan bir eser bırakamıyoruz.Elimizi taşın altına koymuyor,adım atmıyor,ümid dahi etmiyoruz.Kültürümüze,tarihimize sahip çıkmıyor ilme ve kitaba değer vermiyoruz.Şu hayatta ne uzuyoruz ne kısalıyoruz.Ömrümüzü boşa geçiriyoruz.Hatta yakıp-yıkıyor,çalıp çırpıyoruz.İnsana faydamız,tabiata saygımız yok.Fakat kendimize toz konduramıyoruz.Evet bu sizsiniz,biziz,hepimiziz…
Cahillik ne güzel değil mi? Herkes her şeyi biliyor.
Unutmayın hayatta en zor iş insan olmaktır.

image-5-280x300

Ahmaklığımız ve Dünya

Dünya… ve üzerinde yaşayan milyonlar. Acıyla geçen yüzyıllar. İnsanlık var olduğu günden beri hata yapıyor. Oysa yaratılmışların en küçük ve güçsüzlerinden olmamıza rağmen en zeki ve değerlisiyiz. Öfkemiz kendimize, sevgimizi bize. Kinimiz kime? Binlerce yıldır milyarlarca insan yaşadı… ve belki de milyarlarcası daha yaşayacak. Evlatlarınız, torunlarınız, yeğenleriniz, komşularınız hepsi sizin yüzünüzden mahvolan dünyanın birer mirascısı. Kimse insan kadar zarar vermedi varlığa. Var olmalıydık varlığa düşman değil. Son 300 yıldır damarlarımıza kadar sızan bir bataklıktayız. Son 300 yıldır kendi kendimizle yastayız. Akıl almaz deneyler, büyük silahlar, bencillik, kibir ve en önemlisi para hırsı. Afrika da insanlar açlıktan ölürken Avrupa’da Afrika’yı sömürerek obez oluyorlar. Biz de onlara özeniyoruz. Çocuklar ölürken, analar ağlarken, kadınlar dul kalıp satılırken, erkekler köle gibi çalıştırılırken, hayvanlar telef olurken, tabiat kirlenirken, kültürler yozlaşır, mezarlar yağmalanır,evler yıkılır, tarihler yok olurken biz onur ve şereften habersiz sadece para derdindeyiz. Umarım bütün hayatlarını para üstüne yatıran insanlar açlıktan ağızları kokarak gezer. ve umarım dünyada insanlık ölürken insan taklidi yapanlar bunun hesabını öder. Diğer bir yandan ise ırk, mezhep, tarikat, takım, siyaset ayrılıkları ve çatışmaları. Gün gelip de evlatlarınızın kafaları gözlerinizin önünde kesilirken ve kadınlarınıza önünüzde tecavüz edilirken göreceksiniz para, hırs, ırk, parti, kibrinizin ve bu ayrılıklarınızın hesabını. Şu an aynı dünyada aynı Yaratıcının kulları, aynı peygamberin ümmeti, aynı babanın, evlatları, aynı tarihin emaneti, aynı ümmetin ve medeniyetin birer ferdi olarak ne hikmetse birbirimize düşman milyonlarız. ve bizim birbirimizi yememizi fırsat bilen birkaç yüz kişi dünyayı babalarının malı gibi kullanıyor ,yakıp-yıkıyorlar. Kimler mi bunlar? Batılı devlet yöneticiler, Amerikalı zenginler, Para Babaları, muyuşturucu tüccarları, İngiltere’nin soyluları, Rusya’nın dikdatörleri, Çin’in şirketleri, Orta Doğunun kuklaları, Pentagonun patronları, Terör örgütlerinin liderleri ve birçoğu… Yüzyıllardır bizi savaştırıyorlar para için, güç için, ırk için, intikam için…
Şimdi herşeyi bir tarafa bırakın ve bir çocuk olduğunuzu düşünün. Mutlu bir çocuk. Siz dünyadan habersiz evinizin bahçesinde oynuyorsunuz. Etrafta kuş cıvıltıları yanınızda anneniz. Ansızın kopuyor kıyamet! seller, depremler, ateşler, sisler, yıldırımlar…Aileniz,narkadaşlarınız ve herkes ölüyor. Kuşlar ve ağaçlar ölüyor. Bir tek siz ve anneniz kalıyorsunuz. Dağlar dahi yok oluyor. Taşı ve toprağıyla kimsesiz ve manasız. Buyrun tarumar olan dünya sizin. Birer kağıt parçası olan paralarınızla yaşayın!
Sonra ansızın bir yıldırım düşüyor tepenize ve kopuyor kelleniz gövdenizden akan kanlar taşların altlarını oyuyor. Damar parçaları toprağa yapışıyor. Başınız bir yanda gövdeniz bir yanda… Anneniz donmuş vaziyette. Sonra başlıyor feryat kalan son canlı cehennem kızılı toprak üstünde kucaklıyor başsız gövdenizi. Göz yaşları soğuk teninize damlıyor. Şimdi mümkünse ırkınız ve hırsınız kurtarsın sizi. Yahut güç,nmakam, kibir, mevki dindirebilir mi annenizin göz yaşlarının yangınlarını? Şimdi bunların var mı anlamı?
Yazmak istiyorum sayfalar dolusu yazmak lakin umursamayacağınızı biliyorum. Şimdi sorun kendinize biz insan mıyız? Burada hakaret etsem kırılacak bir şerefiniz bile kalmamış bu çağda! Korkuyorum. Böyle gitmesinden, böyle bitmesinden korkuyorum.

MUHAMMET BARAN ASLAN, 2018806x378-dunyanin-hizi-3-bin-600-km-yavasladi-1530936161375806x378-dunyanin-hizi-3-bin-600-km-yavasladi-1530936161375.jpg